kendime ve sana âşıktım
aynama ve yansıdığın şeye
parmaklarımı ipeklere sokardım
neyi hissetmek için kime
bir pencereyi öfkeden kıracak olsam
ağaç ve gök kırıkları düşerdi içeriye
baktım ne içeride dışarı kalmış
ne pencereden baktığım buğulu gövde
hiç hesapta yokken birkaç yıldız
kuşları ölü halıya akmış bu minare
cam kırılmazsa kırılmamak ondan sorulmaz
kırılan kalp alçıya alınsa sesi duyulmaz
camlara bassan ayaklarına gök yapışır
kayıp faraş tozlu süpürge bulunmaz
sen çok beyazsın
bu cam ne kırılmaz
şimdi çıkar ellerini nolur
bu karı başka şey durdurmaz