demek kalmaya dölek duruyor sözler
varmağa pençe çekiyor tırnak -mümkün
hanidir bıçak bilese ağzını af çıkmayacak yaradan
yaradan!
ol dedin oldu. itiraza çekildi dediğim sulh ne için
hani sen bize bıçak verdin
bize oğul
bize ol dedin olduk ısrarsız
kes dedin. aşığına gül kesti eller
kes dedin. sesimiz askılara çekildi -koştuğumuz meydanda
sendin bize peygamber atayan uzun soluklu hutbeler güzüyle
sen dedin oku. biz gözümüz kapalı maval diyenden olmadık.
nedir ölüm. neden hırka çektik üşümeye onca kış
amma yaz. et pişirmeye meyli olan kancık ağzı
ola ki yarayı kapatmaya ten yaptın
kıl döktün. is verdin arsız yerlerimize
utanmak verdin. çeliğini alan dövdü ötekini
kalp oldu. kir tutana yağmur.
ne münasebet kim rahmana şemsiye çeker
kim gözünü kısar saç koparan rüzgarda
birine yarısını gösteren sise kim adımını hibe eder
on adım. yüz adım. bin adım. koşar adım.
bize ad verdi bahşettiklerin.
gözümüzü daha açmadan usta işi dönen celbine
kulaklarımıza üfürükler. adlar. sesler. acayipler
of verdin. anamız muaf. babamız şüpheli.
el verdin. tersinde ölüm. içinde çizikler – kavuşturunca adın
demek ödlek deniyor suyun rengini sormaya varınca beyn
demek koca cihan harbe düşmüş de seri üretime geçiyor tufan
sen dedin. onlardan olmayın. örsün. itin dimağınızdan
yuvarlayın. bir tekme de sen çek hatmetmeyene
ya bu kalp.
günde iki defa neden doğruyu değil
niçin yanlışı her seferinde biraz daha ısrarlı
ne ola ki pıhtılaşınca mat görünür sevmek kanda
olun dedin olduk.
sen bizi kınında pasladın onca asr
kes dedin el açmadık yüzlük banknota
bıçak kesmiyor demedik. kestik. biçtik.
herkes kendini diğerinde bilemeye and etti
kes dedin. sesimiz ve işaret parmağımız aynı anda
ileri. daha ileri. daha da ilerileşti.
dünya dediğin üç günlük değil miydi
geri kalan üç günü de leşti.
-yusuf araf