saatlerce aynı duvara bakıyorum
sıvaların ardında yabancı bir kiremit var
siz uzaksınız hem de kaç arşın
hem elinizde kapkalın defterler
yağlanmış deri kapaklar arasında alevler
duydunuz ateşte yandığı hâlde
                                  çoğalan bir evim var
üşüyorum nerden duydunuz

bebek mamanın içinde boğulmada
aşeren gebe bir pagan ayinine sancılanır
buraya yaklaşın bu benim ailem
birbirimizi yaratırken son lokma da bitti
sansarımız toprak yiyerek vurdu  kendini
buraya yaklaşın kadavramız  satıldı bir çuval mercimek

ben onun kendini kırbaçladığı mazı
onun babam olduğu ve bir kıyıda peçesini indirdiği
şakladım şakladım şaaakk
ve gözyuvarından döktüm yüzümü
tek tendona bağlı kaldı boynu, öptüm
şakladım iki daha, ve o samur kürküyle
                                  ovdu terimi

çın çın çın çın çın bu ses lütfen
atalar dişinden çıkmış bir uzantı kentliler !
lütfen nazarlık asılacak bir dala tufan vermeyin
lütfen hastanın sancıları doktorun yüzüne sinse de – ilişmeyin
lütfen  ayak parmağı pabucundan çıkmış insana çingene demeyin
lütfen yorgunum, çok çalıştırdılar
kollarım kurtlandıkça, üflüyorum düşüyorlar
lütfen beni  bir kampa sürüp, firketeyle boynuma fare iliştirmeyin
lütfen bir  şakaktan ötekine süzülen  recm taşlarınızla değmeyin
dağılmamı izliyorsunuz hâlâ-
ama neden siyah ekmeğime  bakarak izliyorsunuz
boşluğa boynuz sallayan boğalarınızla
lütfen yıpranmış  sirkin yerlileri çocukları daha fazla
dahadan da fazla …..  boğazım düğümlendi

saatlerce aynı duvara bakıyorum
sıvaların ardında yabancı bir kiremit var
alçı elbet zehirlenir,  foya genital gibi sarmalansa da
azametli  tahtından inerek  freud’a dönüşebilir
on parmağın onbir olacağı bir yer hayal edebilir
ben rahlenin önünde  boynu kırık kilitleri toplayacağım
ben ve  O ve O ve O ve O ve O
hiçbir zaman iki olmayacak.

Next

[şiir] koşnil, berf çakmakcı

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yorum gönder