muhataplar cevaplıyor.
Muhataplar: Murat Üstübal, Cihat Duman, Enis Akın, Sinan Özdemir, Efe Murad, Burak Ş. Çelik, Monica Papi, Ekin Metin Sozüpek, Azimet Avcu, Münir Yenigül
Soruşturma Özel Yazısı: Salim Nacar, “Marifetli Görünmenin Yasası: “Kötü Şiirler”
KÖTÜ ŞİİR NEDİR?
Murat Üstübal:
“Tanrı’nın iyi ve kötü arasında tarafsız olmadığını biliyoruz.” demişti terörle mücadele bağlamında George Bush. Politikacının derdi bellidir; kendi bağlam ve retoriğini oluşturur ve oraya çeker. Gerçekliğin onların dilediği tanrı imgesinin bağlamına içkin olduğunun bilincindedir. İyi ve kötünün ötesinde ile birlikte iyi ve kötünün kontrolünde olmayı da içerir bu söz. İyi ve kötünün ötesinde olacak kadar ideal ve muğlak, iyi ve kötünün kontrolünde olacak kadar da somut ve müdahaleye açık olmanın bir tür çıkışsızlığı da çağrıştırdığına şüphe yok. Kapalı devre bir oyun alanı. Oyunun kuralları hükümranlar tarafından konulmuş. Rancière’in uzlaşı çağı böyle bir oyunu müdahale edilebilir kılıyor. O halde ilk olarak oyuncul bir uzlaşma eksperi haline gelen şiir kötüdür diyebiliriz. Uzlaşmayı muğlaklık ya da somutluk üzerinden kurduğunun bir önemi yoktur. İkinci olarak kötü şiir çağın ruhuna değil akışa ayak uydurmayı becerememiş şiirdir. Çağın ruhu bazen oyuna dahil olabilir çünkü, ama akıştaki şiir özel ve genel ontolojiye ayak uydurur. Biçimsizlikten gelir, biçim kazanır, yeniden biçimsizliğe dönemiyorsa kötü şiirdir. Kaostan düzene ve yeniden kaosa dönemeyip üretime katılamayan şiirdir. Kaosa dönen şiirse bir tarafsızlık abidesidir. Kaos ile düzen arasında bir konuşlanma. Hem ikonoklastik hem de ikonaplastik olmadıkça bir değeri yok. Franco Moretti’nin ‘Edebiyatın Evrimi Üstüne’ yazısında, Jacques Monod’un ‘Rastlantı ve Zorunluluk’ kitabına yaptığı atıfla, rastlantı ve zorunluluk, doğanın yasalarıdır. Moretti’nin deyişiyle rasgele çeşitlenmelerin yarattığı dalgalanmalar ikonoklastik evreyle uyumludur bana göre. Dalgalanmalarla oluşan ikonoklastik nüve çatallanmalarla bir karar anına doğru sürüklenir. Doğanın belirlenimci yasaları yani zorunluluk ile büyük ya da küçük dönüşümlere maruz kalır, daha doğrusu bir evrime. Oysa bu evrim Darwinci bir evrim değildir, biçimleri seçemez. Daha çok biçimleri üretir. Bahsi geçen Lamarckçı evrim biçimsiz olandan üretir biçimlerini. Rasgele ve anidir. Rasgeleliği mecaziliği ile uyumludur. Darwinci evrim ise egemen biçimlerden bir seçim yapar. Üretilmiş biçim artık şiirin ikonoplastik evresidir. Darwinci evrim ise seçimleriyle ne çağın ruhunu ne de akışı temsil edebilir. Kötü şiirin müsebbibi haline gelir. Buradan şu sonuç çıkıyor; avangard da olsa antolojiden de olsa şiir egemen biçimlerden bir tür mecaz yoksunluğuyla dönüşmeyecek. Önce egemen biçimi reddedip, kırıp, bozup biçimsiz olana geri verecek. (ikonoklastik evre) Daha sonra da oradan yeni ve geçici olabileceği de hatırdan çıkmayan bir kurguyla yeni bir şiir düzeni oluşturacak. (ikonoplastik evre) Kötü şiirdeki mesele ise avangard ya da geleneksel biçimde olmasından bağımsız olarak uzlaşıya göz kırpmasıyla bu evrelendirmeden ayrılır. Benjaminci anlamda yeni bir yabancılaştırma kuramaz. Avangard biçimi bir öykünmedir, en iyimser yorumla tarihsel avangard olarak bir öykünme. Böylesi bir retroluğun da akışa ve ontolojiye hizmet etmediğini görmek zor değil. En fazla antolojide kendine eğreti bir yer bulup uzlaşır. Ama çoğunlukla klişe ve kiçin doğal seleksiyonuna uğrayıp yok olur. Antolojinin kendisi ise bir ölü doğa olarak izlenimcilerinin keyfekederliğini tüm hedonizmiyle yansıtır, sanki koskoca imparatorlukların batışından sorumlu değilmiş gibi!
Cihat Duman:
Kötü Şiir: Şiirden bahsedenlerin yazdığı şiire kötü şiir denir. Kötü şiirin Türkçedeki en ünlü şubesi Cemal Süreya. Şiirden bahsetmek için süreli yayın bile neşretmiştir. Tarihe kalmak istiyorsanız şiirden çokça bahsetmek bir yöntem. Şiirin dedikodusu tatlıdır fakat şairi iyi şiirden uzaklaştırır. İyi şiir nedir? İyi şiir Ümit Yaşar Oğuzcan’dır. Behçet Necatigil’dir. Necatigil şiirden bahsetmiştir ama sadece milli eğitim okullarında gerçekleştiği için şiirini kötüleştirmez. Şiirden bahsetmenin şairlere kaldığı ülkelerde şiiri iyi ve kötü diye kategorilendirmek işte bu yüzden yanlıştır.
Enis Akın:
Otostopçunun Galaksi Rehberi yazarı Douglas Adams’a göre galaksinin en kötü üçüncü Vogon şiiridir. Bazen Vogonlar tarafından işkence yöntemi olarak kullanılır, çünkü dinleyiciye fiziksel acı verir. İkinci en kötü Kria’lı Azgoth’ların şiiridir ve en kötüsü de İngiltere’den Sussex’li Paula Nancy Millstone Jennings’in şiiridir. Vogon şiiri, buna göre daha hafif olarak görülür.
Tek bir şiiri kötü bulmak aslında çok normal bir şeydir. Her şairin birçok kötü şiiri olabilir hatta bence tek bir iyi şiir, onun diğer şiirlerini de baştan değerlendirmeye itecektir bizi. Belki hiçbir iyi şiir yazamamış bir şair üzerine konuşmak daha verimli olabilirdi veya benzer biçimde özellikle herhangi bir senenin şiir yıllığında okumaya değer bir şiir bulamamak da sözünü etmeye değer bir tartışma olabilir. Ben belki de bugüne kadar bütün yazılarımı bu konu üzerine yazdım.
Son zamanlarda bazı kötü şiirlere istinaden “lirik” sıfatı kullanılmaya başlandı. Aslında bu yanlış bir ifade. Çünkü bu topraklarda yaşayan insanların en sevdiği şiirler liriktir, örneğin Ece Ayhan’ın Meçhul Öğrenci Anıtı düpedüz lirik, hamaset içeren bir şiirdir. Bize itici gelen tarzdaki lirik şiirlere belki “arabesk” demek daha doğru olabilir. Gerçi o da yanlış tabi ama dilde yer etti.
Aklıma gelenleri boy sırasına göre listelemek gerekirse:
- Beyin anlam üreten bir organdır. Kötü şiir beyni yormayan şiirdir. Anlamını ortaya çıkarmakta aceleci bir şiir genellikle kötüdür, anlamsız olmaya çalışan bir şiir de kötüdür. Beyni oyalayan şiir, “burada bir şey var, ama ben bulamıyorum” dedirten, beynin bunu şiir boyunca sürdürmesine neden olmayı başaran şiirdir. Bu tür bir “beyni oyalama” iyi şiir için gerek şarttır ama yeter şart değildir.
- Birilerine beğendireceğim/birilerine laf sokacağım diye yazılan şiirler. Bir diğer deyişle şairin kendisinin beğenmediği, başkalarının beğenisini yeterli görerek yazdığı şiirler.
- Kötü şiir ilk dizesinden bellidir. Çoğu şiirin kötü olup olmadığını anlamak için ilk dizesini okumak yeterlidir. Az sayıda kötü şiir ikinci dize ve sonrasında anlaşılabilir.
- Bir satırın başka hangi anlama gelebileceğini düşünmeden, her ifade sadece şairin niyet ettiğini ifade eder zannıyla yazılan şiirler.
- Jargon kullanılan şiirler. Belli bir politik veya etnik grubun beğenisini gözeterek yazılan şiirler.
- Bir ayaklanmada okunacak şeyler yazmayı aklından hiç geçirmemiş olanların yazdığı şiirler.
- Adını şiir tarihinde bir yere yazdırmayı amaçlamayanların yazdığı şiirler.
- “Bütün kötü şiirler samimidir” diyen Oscar Wilde elbette haklıdır.
- Yazıldıktan sonra kendini bir yarı-tanrı gibi hissettirmeyen şiirler.
- Hiç şiir okumayanların/güncel şiir okumayanların yazdığı şiirler.
- Duygulardan bahsetmemeyi/bahsetmeyi marifet sanan şiirler.
- Behçet Necatigil, Turgut Uyar okumayanların yazdığı şiirler.
- Şiir eleştirisi/değerlendirmesi yazmayanların yazdığı şiirler.
- Kendini/duygularını ifade etmek için yazılan şiirler.
- Düşünce içermeyen/sırf düşünceye dayalı şiirler.
- Gizi olmayan/gizini kolay ele veren şiirler.
- Politik olmaya/olmamaya çalışan şiirler.
- Risk almayan/fazla risk alan şiirler.
- Reklamların dilini kullanan şiirler.
- Şiir yazmaktan bahseden şiirler.
- Rastlantı eseri iyi olan şiirler.
- Ve diğerleri.
Sinan Özdemir:
_ ortalama duygulanımın şiiri kötüdür.
_ ikinci yeni’nin ses yüz vb. kavramlarını bugün hala benzetmeler yoluyla kullandığında yazdığın şiir kötüdür.
_ metnin bütününü göremeyen, odağını kaybeden şairin şiiri kötüdür.
_ müjdeden tamamen yoksun olan şairin şiiri kötüdür.
_ tek kaynağı saydırma saldırma atar olan şairin şiiri kötüdür.
_ hesaplaşmadan bihaber sığınaktan yazılan konfor şiir kötüdür.
_ etki almayı bilmeyen gasp şiir kötüdür.
_ ustasına yazılan şiir kötüdür.
_ muhafazakârdan çıkan şiir büyük oranda kötüdür.
_ politik doğrudan çıkan şiir tamamen kötüdür.
_ kendine ve çevreye bakamayanın şiiri kötüdür.
_ kalıp ifadelerin ironisinden medet uman şiir kötüdür.
_ yan yana geldiğinde şaşırtan kelime öbekleri bilgiden ruhtan yoksunsa üfürüktür.
_ gözü peklik pornoculuk değildir. pornonun şiiri yazılmaz, demiyorum.
_ moda aktüalite şiiri yeni yapmaz kötü yapar, tanımını asla yapamayacağımız şiir olma orijinalliğinden uzaksa.
_ devlet baba anne doğa diyen şiirler çok büyük oranda kötüdür.
_ absürdü fantastiği gerçekçiyi eser yapanların başında sahicilik samimiyet geliyor. İnanmıyorsam kötüdür.
_ dile ve şiir toplamına hâkim olma çabası olmayanın şiiri bir yere kadar iyidir, sonuç olarak kötüdür.
Efe Murad:
“kötü şiir nedir?” sorusuna doğru bir cevap verebilir miyim bilemiyorum. yazılan yayımlanan birçok şiiri hakikaten kötü ve anlamsız buluyorum, bu doğru. metafizik derinliği olmayan şiir sahici gelmiyor, çağdaş dünyada “metafiziği yakalamak, metafiziğe yaklaşmak” ise neredeyse imkansız. modern öncesi insan zihninin bir alanı metafizik: gerçekliği olan şiir, sahici bir referansı olan metin… çağdaş dünyada ise şiir gündelik safsata, ego ve kimlik terörü.
Burak Ş. Çelik:
Kötü şiir bulaşıktır, şairin lekesidir. Kötü şiir anlam züppesidir, anlam aşığıdır, sürekli ardı sıra gezer. Çıplak şiir de kötüdür.
Kötü şiir insani görünür; değildir. İnsanilik kovalandıkça kaçan bir şey. Uyuşukluk insana fayda sağlamaz.
Kötü şiir slogan atar, kalabalık peşindedir. Kalabalığı bulunca oraya yapışır. Amorftur, kalabalığın şeklini alır; bukalemundur, kalabalığın rengini tutar. Kanı bazen sarı kırmızı, bazen sarı lacivert, bazen siyah beyaz akar.
Kötü şiir romantiktir, cincidir. Konuşunca Barni Moloztaş, Fred Çakmaktaş konuştu sanırsınız.
Kötü şiir bazen, tekrarlanan iyi şiirdir. Sürekli aynı şeyi yazmak kötüdür.
Kötü şiir mükemmel bir kusursuzluk içinden doğar. Cikstir, yamasızdır, parfüm kokar, jantidir, konstruktivisttir. Hasa niki sala kosman dörttür.
Kötü şiir ritmiktir, dın dın eder. Bir kokusu vardır, rahatsız etmeyerek rahatsız eder.
Kötü şiir saat gibidir, saat gibi işler. 5’ten sonra gelecek bellidir.
Kötü şiir seni sever, beni sever, onu sever, bizi sever, sizi sever, onları sever.
Kötü şiir gırtlağına kadar toktur, doymuştur.
Kötü şiir çift kanatlıdır, iyi uçar, iyi süzülür, iyi konar. Bu yüzden avcı şairin avıdır.
Kötü şiirin gözleri deniz gibidir, saçları sırmadır.
Kötü şiir 132.6 gramdır.
Kötü şiir Y harfinden korkar.
Kötü şiir çok ciddidir, şakası olmaz.
Monica Papi:
Kötü şiir sanıyorum en temelde müziksizliktir. Bu müzik dediğim şey, uğultu ve iniltiler de dâhil bütün rezonansların görüldüğü ses düzleminin içinde dalgalanan ve arkasını takip edebildiğimiz, yanında salınabildiğimiz ve içinde bizim de dalgalanabildiğimiz bir şeydir.
Müziksizlik ise varlığın somut ve/veya somut olmayan uzuvlarında tek bir kıpırdanış uyandırmaz. Bir ses vardır ama tek yaprak kıpırdamaz. Anlamların en vasatında söylenirse, “tüyleri ürperten” niteliğinde ifadesini bulan “o his”sin var olmayışıdır.
Kötü şiir akıl yitirtecek denli duyular çokluğunda, çoğunlukla gidip tek duyuya saplanan şeydir. Ve harfleri, dahî sözcükleri bulana ihanet ölçüsünde girdiği yeni anlamlar evrenini bize dayatamayan, kabul ettiremeyen, hissettiremeyen şiirdir. Kötü şiir kokar. Kötü anlamda değil, bazen güzel de kokar. Ama alkolsüz parfüm deneylerini peşinen dışlar. Üstüne kurudur. Çok gerçektir. Bazen yapış yapış romanstır, bazen corpus politicumdur. İsyan etmesini de, aşık olmasını da, ağlamasını da, ölümü de, denizi de, kırı da hayvanı da bilir. Ama aynı şeyleri bilmek varlıkları ortak kılar mı? Kötü şiir bildikleriyle iyi şiiri hizâsına çeker mi? İyi şiir ve kötü şiir arasında kapanmaz bir ayrılık var. Çünkü kötü şiir saf gerçek dışında insan zihni aracılığıyla ve insan yaşamasında kurulu ne varsa, kendiliğindenliği taşımayan ne varsa onu göstermeyi yeter sanandır.
Ekin Metin Sozüpek:
İyiden başlayacağım çünkü orada biteceğim. (İyi) şiir işlevsiz, faydasız, hedefsiz; kendinde-şey. Kendi için – kendiliğinden ibaret; metalaştırılamıyor, kullanım değeri yok, getiri yok. Yoksunluğa rağmen tam da böyle olmakta / kalmakta isyancı bir ısrarla direnebildiği için yegane faydaya, işleve, kazanıma açılabilen; hayatın çiğ matematiğiyle paralel yürüme sezisindeki, tuhaf / çetin / sabırlı iş. Şiir, ögelerinin özgül ağırlıklarını olabildikleri gibi, yığmalara bulanmamış halleriyle serimlemek dışında bir amaca koşuluyorsa orada kötüşiir var bana kalırsa. Şiirin bu otantik direnişi, kast etmeksizin bağ kurduğu şeyleri de kendi düzlemine çekiyor. Böylece şeyleri kanaatlerden, şablon ve kalıplardan, atanmış ve sabitlenmiş anlamdan, yargıdan.. soymuş buluyor kendisini. Sonrasını düşlemiyor olsa da sonraki o biricik anda sahici ve dönüştürücü, ilk kezmiş gibi karşılaşmalara; karşılaşmaların öznelerine çağıracağı yoğun, üretken potansiyellere meydan vermiş olur. İyi bir şiirin nitelikleri de belirdi o halde: çözücü, yıkıcı, eritici, kesici, soyucu, saflaştırıcı, vb; kuvvetli bir efekte ihtiyaç duyuyor o. İşlevsizliğiyle gelebilen muazzam işlevler. Ve bu işlevlerin doğuracağı sürpriz faydalar. Şiir tazenin, devingenin, akışkanın, dinamik bir yaşamsallığın yanında. Bunun karşısında, despotiğe, kanoniğe, hakim algıya, donuklaşmaya dayanan; çoğaltamayan, türetemeyen, özdüşünümsel olamayan, keşfedemeyen, gerektiğinde yıkamayan, uyuşturan anlam örüntülerinden sıyrılamayan; kopya / karton / rol iş, kötüşiir oluyor.
Sanatın bizatihi kendisi için de böyle şeyler söyleyebiliriz. Ya da hayatın bütününü de böyle yaşamayı önerebiliriz. Ancak şiir ya da şiirsel etki anı dışında -uzun vaadeli olabilsin olamasın- aldanış mümkünmüş gibi gözüküyor. Şiirsel etki ise kaçamayışın kendisinde, o fotoğraf karesinde. Yakalanmakla, karşı karşıya gelmekle anlamını bulabildiği için bundan azade olamıyor. Böyle tesir anlarını üretebilmek için, şiir üreticisine de aldanışı yasaklıyor bence. Yani siz taze, kıvrımlı, cesaretli değilseniz; şiire maruz kalmaya, onunla çarpışmaya ve onun tarafından dönüştürülmeye kapalıysanız kötüşiir yazıyorsunuz. Kaçışın güdümündeki insanları görürsünüz: karikatürleşmiş, kararmış, yarıklardan sızması mümkün olacak ışıktan mahrum kalmışlardır. Katılaşma, kararma, donma hallerini kimlik sanıp karakter edinen; kötüşiir üretir. Çünkü neredeyse dönüş imkanı kalmayana değin bu yolda yürüyebilmiş insan kötü insandır. Kötü insan samimiyete, sevmeye, otantikliğe erişemeyecek. İyi insan olmak iyişiir yazmak için yeterli gelmeyebilir ama iyişiiri sadece iyi insan yazabilir. Kötü insan olmak iyişiiri yazabilme yeteneğiniz olmadığı anlamına gelmez ancak kötü insan iyişiir yazmak için yeterli değildir. Burada şöyle bir risk doğacak; madalyonun apaçık bir yüzü olan kötülüğü dışlamak ya da “kötüleştirmek” de iyiden bizi alıkoyacak. Kötü kişi körlemesine de olsa karanlık yönleriyle yakın ilişkiye geçebildiğinden ve o kuyudan çıkacak malzeme kuvvetli olduğundan şiire kıvılcımlar çekebilir. Kötüyü kat etmemiş bir iyi de mümkün değildir; iyi olmanın imkan şartlarından biridir karadan ve kötüden geçmek. Sanat bu anlamda sansürsüzlüğü, çoğulluğu, dolaysızlığı, kendinde-evren olabilmesi ve zararsız da kalabilmesi sebebiyle kötülükle diyalog kurmanın en güçlü yollarından biri. Sanatın ve sanatçının, eyleminin günahkâr niteliğini, karanlık yönlerini – gölge parçalarını ve kötücül güdülerini reddetmemesinin; diyalog halini yürürlükte tutmasının kritikliği bilhassa 20.yy boyunca birçok kuramcı tarafından dile getirildi. Ancak sanat kötüye bakarken, kötü olurken bile; iyi olmaya gider. Bunun adını koymaz, yönünü belirlemez, kasten sakınmamaya çalıştığım “-dir, -dır” takılarıyla şeklini çizmezsek sakatlanacağız.
Kötüşiir yazmamak için kötü insan olmamak gerekir. Kötü insan olmamam için iyişiire ihtiyacım var. Şiir ve şiirsel etki sayesinde, onu sadece kendisi olmak amacıyla yapabilmem sayesinde; kötü insan olmama sebebiyet verecek kılıkları eritebilirim. Hayretime ve şevkime kavuşabilirim, conatus’umu şenlendirebilirim. İyi bir insan olurum. İyi bir insan olmam sayesinde iyişiir yazabilirim. İyişiir yazmam sayesinde iyiye ve yaşama anlamlı bir katkı sunabilmiş olurum. Bu dünyanın amaç-olmayan-amacı, tao’su, bu olsa gerek.
Azimet Avcu:
Kötü şiir, bir matematikle, vasat okurun şiir algısına yönelik üretilen, risk almayan, aynı kelimeler ve aynı imgelerle kurulan, duygusal mastürbasyondan başka şey söylemeyen şiirdir. Maalesef günümüzde okur hâlâ bu vasat şiiri alkışlamaktadır.
Şiiri bir edebiyat türü olarak tanımlamamak ve Ahmet Güntan’ın dediği gibi Yılışık Söz’e indirgememek gerekiyor. Şiiri bir döneme bir geleneğe bağlayıp, olanı muhafaza etmek için çabalamak şairin değil edebiyatçıların işidir. Şiiri artık sayıklamadan öteye taşımalı, bu köşeye sıkıştırma inadından vazgeçmek gerekiyor. Cümle kurma cambazlığına son, ruhsal bunalımlara son, ezbere son, kötü şiire son canım kardeşim.
Münir Yenigül:
Kötü şiir, kötü insan gibidir. Bazıları kötü olduğunun farkındadır, bazıları kötü olduğunun farkında değildir ya da inkârdadır.
Şiiri tarttığında eğer bir ağırlık hissetmiyorsan, kötüdür. Şiiri nasıl tartacaksın? Herkesin kendine göre yordamları vardır. Kimi mistik, yalvaçvari bir tavır takınır; onlara göre yıllarca boşuna kıçınızı yırtarsınız iyi şiiri aramak için, meğer o hayatın içerisindeymiş, onu oradan çekip çıkarmak da sadece doğuştan gelen şiir görüsü, şiir hayvanı sayesinde oluyormuş, bunu da yalnız kendileri yapabiliyormuş, diğerleri de iyi şiiri aramak için boşuna kıçını yırtıyormuş.
Biz yine de iyi kötü şiiri aramaya devam edelim.
Sırf yapılmak için yapılan çocuk gibidir kötü şiir, kaba bir yer işgal etmedir, hemen anlarsınız, hemen kendini ele verir.
Şiir kendini hemen ele veriyorsa, ucuz numaralarla doluysa kötüdür.
Hiç gereği olmadığı halde, beni rehin alıp canhıraş bir şekilde bir şey anlatmaya çalışıyorsa ve muhabbeti de kötü ise, kötü şiirdir. Hemen anlarsınız, palavra sıkan, laflayan, laubali, yayık ağız konuşan şiir, kötü şiirdir.
Klişe şeyleri, klişe şekilde veriyorsa, kötüdür. Klişe şeyleri, küçük bir farklılıkla dahi vermeye çalışıyorsa 2’yle geçer en azından.
Şiirin formu, insanların ırkları ve renkleri gibi, önemsizdir, önemli olan kötü olmamasıdır. Ha dizeli yazmışsın, ha düz, ha da yamuk. Ama yazdığım şeyi nesir ile de rahatça anlatabileceksem o şiire veya dizeye kötü diyorum (uzun zamandır bir şey yazamamamın sebebi bu).
“Babam zabitti o zamanlar
Şakaklarına hafiften ak vurmuş.
Çok bahar görmüş alından, yeşilinden
İşkodra, Yemen, Kafkas, Selânik
İşte senelerce dolaşmış durmuş.
Dalar da eski günlere anlatırdı.
Bahar her yerde baharmış ama,
Anadolu’da başka türlü olurmuş.”
“Geçen gün bakıcısı kaçmış kocasının,
yatalak adama herkes bakmaz ki, diyor komuşu.
…
Karşı komşu, saçlarını sarı görünce yabancı zannetmiş onu.
Ajanstan mı buldunuz kadını diye sormuş karıma.”
Kötü şiir, hikâyedir; iki ucundan çekildiğinde dümdüz konuşmaya, dümdüz anlatıma, dümdüz laflamaya, nesre, anıya, gezi yazısına (gezelim görelim şiirleri), günlüğe, laflamaya, durum tespitine, envantere, konuşmaya, bazen de mektuba dönüşür. İlk haliyle şiir olarak sunulmasının arkasında sükse veya cinsiyet meselesi vardır.
Mesela YARIN DA TARTIŞIRIZ kötü şiirdir; çünkü zaten ‘( Soruları “malûm” bir röportaj )’ olarak sunulmuştur.
Görüldüğü gibi, kötü şiir, şiir dışındaki her şeydir. Şiir dışındaki her şeyle yazılabilecek metinlerin şiir olarak öne sürülmesi karşısında tepkimiz ektedir:
“Şiirde dil kendi varlık biçiminin dışına çıktığında, yaratıcı eylemin yerine bir taşıyıcı görevini yüklenir: Kendi dışındadır.
Bu durumda dil görünmez.
Ne mi taşıyordur?
Şiirin dışında her şey.”
-İlhan Berk, Şairin Kanı
Kötü şiir, hiç gereği olmadığı hâlde duygusallığa girişir, zorlama bir hassasiyet sergiler, coşa gelme anlarından kalan hülyalarla bezelidir (ki eski solcuların çoğunun şiirlerinde sıklıkla vardır bu).
Hiç gereği olmadığı hâlde kelime oyunları yapıyorsa, hece kırıyorsa kötüdür.
“bugün üstüme almamaya bir karar verdim
suçu da seni de üstüme almadan
seni bir kez üstümde görmeden ölmeye yeter sendinsizliğim”
Kötü şiir, çağrışımsaldır, direkt söylemez, “aç!-aç!” şiiridir. (sendinsizlik ne? Anlayamamışçılığım gibi bir şey mi?) Bunun gibi çağrışımsal dizeye Akif Kurtuluş’ta bile rastlamıştım ve hayal kırıklığına uğramıştım (o şiiri hâlâ aramaktayım, “Herkes Gitmiş” toplu şiirlerinden sonra bir dergide görmüştüm, iftira gibi kalmaması için bulunca paylaşacağım, yine böyle “alt/üst” çağrışımı vardı).
“Sesimin pınarı kuruyor
susunca sesinin kuşları”
Kötü şiir aşırı metaforiktir. Âdeta metafor amcıklaması geçirtir.
“acıysa, çektik canım kardeşim
bedelse, ödedik
her sofrada doyduk hamdolsun
hayır hayır, külliyen âsi olmadık hiçbir zaman
usûl bilene kafa tutmadık
ekmeği böldük, tütünü paylaştık daha ne!
ama kimse kusura bakmayacak
kimse de kimsenin
eski sevgilisiyle yatmayacak canım kardeşim.
ağzımız bozuk âmenna, ama niyetimiz bozuk değil çok şükür
bâzen ben de sormuyor değilim, niye böyle oldu, diye
niye or’da
niye o zaman
niye onunla
ama canım kardeşim, oldu işte ne olacaksa
oldu
ne, olmanın öncesinde
ne, oldu.nun sonrasında
bildiğim o ki
biz, hiç tereddüt etmedik canım kardeşim.”
Kötü şiir, araç muamelesi yapılan şiirdir. Acılarımı, travmalarımı anlatmak amacıyla, fakat hiçbir estetik ve farklılık endişesi gütmeden, şiiri bir araç olarak kullanıyorsam kötü olmaması çok zordur. Şiiri 13-14 anahtarı seviyesine indirmiş olurum. Orada mevzu şiir değildir artık, şiirden “faydalanmak”, “ırzına geçmek”tir.
Kötü şiir, gezi yazısı, tur rehberi gibidir.
“Durduktu önünde Ege Denizi’nin
Gözleri mayıs bulanığı,
Kuytuluğunda eski evlerin
Dolaştıktı Ayvalığı”
Swarm uygulaması vardı, nerede olduğunu paylaşırdın.
Kötü şiir, hümanisttir, insanın tabiattaki en üstün canlı olduğu yollu safsatayı sever. Kötü şiir, türcüdür (zaten hümanistse türcü olmaması imkânsızdır); tamamen insana ait aptallıkları, hiçbir şekilde alakası olmayan canlılar üzerinden anlatma ezikliğinin, aşağılık psikolojisinin dışavurumudur.
“Akrep gibisin kardeşim,
korkak bir karanlık içindesin akrep gibi.
…
Koyun gibisin kardeşim,
gocuklu celep kaldırınca sopasını
sürüye katılıverirsin hemen
ve âdeta mağrur, koşarsın salhaneye.
Dünyanın en tuhaf mahlukusun yani,
hani şu derya içre olup
deryayı bilmiyen balıktan da tuhaf.”
DÜNYANIN EN TUHAF MAHLUKU, türcü şiirin, yapış yapış, cıvık, vıcık, feriştahıdır. Akrebin korkak bir karanlık içinde olduğunu, balığın derya içre olup deryayı bilmediğini nereden biliyorsunuz, nasıl bu kadar eminsiniz?
Kötü şiir, şuursuzdur, ne dediğinin farkında değildir.
“Demirci Osman, ava götürmüştü beni,
Gamımı, kederimi doldurup tüfeğe savurayım diye.”
Aynı kitapta aşktan, sevgiden bahsedilen satırlar okuruz.
Gençken lirik şiire toptan kötü gözüyle bakardım, “yaş aldıkça” (hjdhjsd) lirik şiire karşı önyargım kalktı. Hatta ben de bir lirik şiir yazdım: “Karbon 14”. Eğer sükse yaparsa, “lirik şiir piyasasında ben de varım” diyeceğim.
Bir de neo-epik bana çoğunlukla gereksiz yere lafı uzatma, geveleme geliyor.