Fecr-i kâzib ile fecr-i sâdık arasında
yalancı aydınlıkta sıkışmış kuş
uçma alanı
beyaz şeffaf bir piramide sıkışmış yer kadardır
iki vakt arasında kendime bir yer buluyorum
yutkunuyor ve genişleyen bir yer açıyorum kursağımda
hayat bedenlenirken ve yaşadıkça
yani hizâlandıkça o bedene
ben hapis dünyaya mı alıştırılıyorum?
İnsan varlığı kendini hep mi dünyanın hizâsına çeker
zaman-dışı bacaklar gölgelere yürür
hakîkat tüküren tüberküloz hayâl ile kucaklaşır
sular cisminden süzülür, telâştan denizin dibindeki kumu kaldırır,
eklemler onu kafeslemek için bükülür, o bedenini karartır gizler,
seslenmeyle yetişilmez, dilimize dolaşır dudaklar
iki fecr arasında uçuşan belirsiz varlık
gider şeffaf bir denize saplanır
yok olur
gözlerimi doldurur
kanadı alıştırma kafesine çarpıp duran sülün