haz. 22 | şimdi.

kafagöz şiirsanat

Scroll

Go back

Aconitum | Roman Karavadi

ÖZÜR DİLİ | ahmet keskinkılıç

biri beni anlayınca | mustafa torun

kilitli gece | süleyman sabri genç

kurtarılacak bir şey | oğulcan kütük

bari | esra asar

çok affedersiniz benden bir tenasül uzvu olmadı | fatih ceyhan

reelde tanışmıyoruz Ximle | nur alan

SO US | bayram tayyip yaslıca

Şiir; değildir | emre söylemez

el ayak siyaseti | baran sever

Sevgilim Yara Aldım Sana | Şura Aykan

ÖLÜNCE KAYBOLAN SALAKLIK | burak ş. çelik

Aconitum | Roman Karavadi

Aşırı ayrıntılı bir çiftleşme ritüeli
tanrıları yüzüne çağırman
yaşayanlara “ben” diye bağırman
uğuldayan denizin kıyıları boyunca

kendi yüksekliğinden daha yüksek
ve daha derin en derininden
sandığından daha ahlaksız olman
ve daha yüce bildiğinden

aşırı ayrıntılı bir bedbin olma yolu
uğuldayan denizin kıyıları boyunca
itirafın sezgisini duyarsın ve dersin ki
geri vereceğim dünyaya büyüsünü

ruh formdur ruhun koltuğuna otur
ölümde görürsün safi adaleti
uğuldayan denizin kıyıları boyunca
geri vereceğim dünyaya şiddetini.

-roman karavadi

ÖZÜR DİLİ | ahmet keskinkılıç


Kişisel bir matem
herkes ölmüş ve nereye gömüleceği bilgisine ulaşılamıyor
kimseyi ilgilendirmiyor madem
ben buna şalala diyim herkes için bu mevtayı gömiyim
yüzyıldır telefon kullanıyoruz ve kimi arayacağımızı bilmiyoruz
bir sürü şey paylaşıyoruz fotoğraf ve his şeklinde
hep selamlaşıp kimseyi tanımıyoruz. Sizi yeterince tanımıyoruz ve poşete iki kilo tanı koyamıyorum
cenazemiz mi var eksik sipariş mi
bilgisine ulaşılamıyor
orada kalıyorum bebek mezarı dolu kabristanın bir bölümü, küçük böyle neredeyse çok şirin
bedenleri ve ruhları saymazsak herkes çok şirin
muhataplardan ve rengine değdiğim herkesten
gerekirse özür diliyim.

Patlayan kahkaham için
köfte gibi içliyim ve hakkımı helal ettiğim için
rahat bir içliyim
komik ölmüş bir babaanne
komik ölmüş napiyim
bilerek olmuyor vallahi
el varsa damarlı falan sarı bez gibi
yapışabileceğim ıslak dudaklarla
şarıl şarıl öpiyim
yeter ki beni yadırgamasın
kalbini çıkarttıklarım
bütün cıncıklara bakarak
kıpkırık bir kalple
iyi tamam o kalbe de ben anlam yükliyim.

Kal diyor bana içimden bir ses
kalıp krizi geçiriyorum
akıyor su bilabedel
kilis’i kaylays diye okuyorum herkes gülüyür
delirmiş bir köpek gibi
çatlayana kadar uzman çavuş oluyorum
ölmüş kimse gömmüyor
durmuş kimse bakmıyor
sırtında ayı yükü fünye ateşleniyor
kuş bakıyor dünya yaya ve fıs
çalınanlar için hey bezinden mana ve çığ
bilen birisidir diyor o
kim üst üste anlar seni
çat diye bir refleksle döküyorum sosu
ne biliyim

ahmet keskinkılıç

biri beni anlayınca | mustafa torun

bir cinsel ilişkiden sonra 
olduğumuzu unutmuş olmalı derim yazık
bir bakireden doğduk sanıyor belki sonumuz belli
yanlışlığın kısa tarifi bu şaşırtıcı değil anlamak
öyle değil mi insanın insandan çıkması biraz 
göstergebilim gibi 

biri beni anlayınca söyleyeceğim şeyi tahmin etmiştir de ondan derim
öyle değil midir bazen hepsi cevapmış hiç soru yokmuş gibi gelir 
cehenneme gidiyoruz ama bakın 
ne güzel kitap kapaklarımız sergiler ne güzeldir
biri bizi anlıyorsa yeni bir günah başlıyor demektir

biri beni anlayınca ağzımla kuş tuttum herhalde derim
ağzımla kuş tutsam gider onu yerim hak etmişimdir bunu
sonra hak ediş üzerine düşünürüm 
öyle değil mi bir şehvet anıdır anlamak
durmadan büyür dil ağzımızda
çoktan kanatlanmış bir kuşu ararken 

biri beni anlayınca gitmesi gerekiyor derim herhalde acelesi var 
hak veririm üstelik henüz kaçmamışsan yeterince anlamadıklarından 
öyle değil midir hak vermek biraz da yalan ayıklamak
konuşmanın dinlemenin kaçmanın bile elli tonu var

biri beni anlayınca kendine atılan mızrağı tutmuştur bir geyik
sallıyordur bana doğru   
dur ağacı kurulmuştur her türden ormana
mümkün değildir bulmak sevişirken öldürdüğümüz hayvanı 
öğle değil mi gerek de kalmadı artık 
bir ormanı yarıp içine bakmaya

anlaşırsak o yok o elinde namluyu bize tutan çocuk
önce kim anlarsa onu öldürecek
öyle değil midir savaşlar da anlaşarak ilerler
bir ön savaşma taktiği olur barışmak
nato gibi 

biri beni anlayınca – bir cinsel ilişkiden sonra –
bunu bir daha yapmamasını
lütfen artık savaş çıkarmamasını söylerim  

– mustafa torun

kilitli gece | süleyman sabri genç

anahtarı yutmuş geceyi kim kitlediyse üzerime
prefabrik bir kariyer hayali tuvaleti içinde
başıboş köpek ıssızlığından uzak
merkeze yürüme mesafesinde aşkı geciktiriyor
kapıyı kırmanın yolu olarak hovarda edebiyatı
bende gazinodan öğrenecek cesaret olsa
terk edilmiş bir dinlenme tesisi aynada yüzüm
atayım iki faça eril sinyal tapılabilir nesne
sapyoseksüelin ölümü arpadan olsun
gereyim halatı iki kaş arasına
friendzone’a düşen sevimlilik ölsün
restore edilsin bakışlarım tarihi eserdir
satürn’e höt diyecek neşen yoksa süründürür
zamana direnmenin yolu olarak cicibebe bisküvisi
aşkı geciktirir merkeze yürüme mesafesinde
başıboş köpek ıssızlığından uzak
prefabrik bir kariyer hayali tuvaleti içinde
anahtarı yutma geceyi sen kitlediysen üzerime

– sabri süleyman genç

kurtarılacak bir şey | oğulcan kütük

imkân: bir palamut yüzerek genişletebilir denizi
imkân: yağ gibi kaysın isterim fermuarım
ben beline bastırınca eşit cinsimiz / cinlerimiz eşit 

senden ağzıma düşen tek tüy her zaman bir girdap başlatır

yüksel şişsin etin / biraz borcun olsun öderiz
yüksel denizdeymiş gibi uçsun gövden hem zürriyetin
bir miyiz bakalım, ahmed miyiz değil miyiz bu yatakta
unut soyunu sopunu / dağım var benim
gördün mü dağımı

karşıdan karşıya geçen bir çocuk çıkmayacak bizden

bizi kim ciddiye alır / ses çıkarmak için ne giymek gerekir
sağlam bir depremde bir göçük saklayabilir bizi
ama molozlar kalkınca bu halde bulunacağız
sedyemizi bile ittirmezler

hızla sürülen sedyeler neyin altını çizer 

biraz daha yaşasaydım / bıyık bırakacak kadar
dengemi sağlayacak bir bıyık / sağdan sola, soldan sağa
düze çıkacak / bir işe girecek / işten kovulacak kadar bıyık
ülkem şeytanım benim / ne kolaymış mahvolmak

incil var tevrat var hepsini okuduk bak
protestan var müslüman var yattık hepsiyle yuhh
metropoller çekti kanımı uzun uzun şehirler
ülkem şeytanım benim / burada çok bekledim
nasıl fazla gelirse bir eve eski bir bardak
nasıl uzun sürerse bir bardaktan bile vazgeçmek

sen kutlanacak bir şeydin günde iki kere
sırtından aşağı kaynaklar dökülsün

kapsüllü bir böceğin ustalığı yeniden yaratır yuvasını
balık, kılçığıyla beraber bir toplam
sen kemiklerin kırılsa da varsın / hiç olmasa da kemiklerin
başıma geldi / bir saksı vazgeçti içindekinden
her şey birbirini emer ve vazgeçer böyle
bunlar şimdi sana ne anlatıyor

koltukaltında pudra tadı ne iyi yüksel
küpem çeneni kesmiş, çıkar kendine tak yüksel
biz kurtarılacak bir şey olarak varız dünyada
biz üstünden geçilecek bir şey kolayca
neye benzedik böyle çarpışırken
daha ne benzer bize güzel bir düşmandan başka

düşmanlara benze / düşmanım ol / düşman gibi yüksel

ya fazla türk ya hazır devletsiz kalmaya
ya şimdi bağır ya kırmızı şerit sokağın başına
devletlüm, bileklerimi tut, gözlerini kapat
boşalan bir adam, en yakın şeydir teslim olmaya*

Ocean Vuong*

– oğulcan kütük

bari | esra asar

I
gençliğimiz –boynuna tül sarılmış bakireler demem o kadar erkek olmadım- 
bu aralar hiç de sağlam olmayan masalarda 
kıytırık köşebaşlarından alınmış ucuz sigara içiyor  
onlar ne yapsa durduk yere:
dersi ekip sırayla birbirlerine taşmış ojeler sürseler 
lan biz yetişkin miyiz şimdi diye sorsalar halısız salonda  
niye kıvranırlar biliyorum onlar da gurur duyduğumu biliyorlar
babaları bu üç çocuğu yalnız kabuslarında kovalar
sanırım uyanıkken pek yürekleri yetmiyor 
haftaiçleri, aramızda bir sözmüş güya 
akdenizi paylaşırız şimdiye kadar neler neler paylaşılmıştır
biz bir denizi seçeriz zaten paylaşılmış bir suyu
dönüp dolaşıp  
her şey benimle aynı yaşa gelecek, üstüme küçülecek korkusu 

II
ne göğümde işaret var 
ne ellerim dudaklarım olması gereken yerde
sanki onları kafana sokamamışım o akşamüstü, son okul dönemim başlamadan.
sen boşver oyunu kazanmama yardım et geçen seferki gibi 
sor artık bildiklerini eğik suratımı güldür sor da
kedi alalım bilmediklerimizi o bulsun 
ısırganı tanırsın keşke adın daha güzel olsaydı sayıklamasını tanımazsın
ben, mavi kaselerde gürcü şarkılarda yaşlı adamlar olup karşıma çıkan
benimle o ağızdan konuşan oğlanı sayıklıyorum  
çenesine kadar kıvırları var soldan ayrılmış 
sarnışalım bari. seninle hiç sarnışmadık

III
her bebek konuşacak gibi
her bebek onunla konuşacak gibi kucağına koşuyor 
ben tekrar onu okuyorum yüzünü ezberliyorum
niçin bunu isteriz vakti değilken yanar tutuşuruz bir şeyleri mahvetmeye
o kulağıma takılı bir çiçeğe gömer kendini 
zaten nedir ki bize mevsimin yaz oluvermesi habersiz 
daha ne getirecekti de avcumuza bırakacaktı uykusunu almış topraktan başka  

IV
dağ nereden bilir ben nereden bulurum 
mutfağımızdaki kadınların aşka muhtaç olduğunu
en çok da bu yüzden geçme benden iyice çakırlaşmış bir dağken
söz artık kaçmak için parmaklarımı kanatmayacağım.

-esra asar

çok affedersiniz benden bir tenasül uzvu olmadı | fatih ceyhan


kendisi tanrım olur diye tanıştırmadım ama
kalkan her uçağın düşeceğinin fikridir

beni zaten tanıyorsun diye kalkmıyor sanma
çıkılmayacak yüksekliklerin belki uçulur fikrindeyim

tırnaklarına o kadar zahmet vermişsin de
zihnimdeki çiziklere ellerinle yetişemezsin.
bilinçaltıma gerçeklik bölüm sonu olmuş gibi saldırıyor,
ütopyamda bütün kavşaklarda zincirleme kaza yaptırıyorum.
tırnaklarına bu kadar zahmet vermeseydin de
çizecek birkaç el uydurmuştum kendi çamurumdan. 

inan bu farfara kulaklarda tıkaç solduruyor 

kendisi sanrım olur diye tanıştırayım
hala bir gün sırrına ulaşacağımı sanıyorum 

sanrıya şükür ki namı var, nereden bakılırsa görünür,
dakikasını verirler, iyisi diye anılır, şükür ki öyle sanılıyor

benden bir berber camındaki istenilen saç modeli olacağı da yok,
yok ki hırsım, istiklal marşı sonrası bacaklarım onlarla aynı çıkışa koşsun.
6 ay oldu hala bir iş görüşmesinden ses yok ama
henüz 1 günü geçmese de türkiye’den kötü haberler geliyor ve
acayip gömleklerim varsa da memuriyet, seni hiç olasım yok.

birini ortada kalmış en az üç çocuğuyla bağrıma basmıştım,
diğerini çocukluğuyla lunaparkımda sınırsız biletle koştursam da
kötü haberlerim var, süresiz gidip gelince yolundan çıkıyor o gondol 

israfil sırra üflesin ki çiziklerim onu bulamadıkça artıyor
… 

inan satın alırken hepsi parlıyordu 
satışa çıkarınca apar topar bir toz çöktü hepsinin üzerine,
eskitilmiş halini antika diye yutturursun.
sanrı budur ki her uçuş çakılmayı da bahane etmiştir,
tanrı odur ki fikrini verip ben demiştim demeyi sever 

safsataların karışıklığı, düşünce dokularının buruşukluğu 
boş bir sayfana yazılmış sınan diye.
o şarkıyı sadece duydum, 
henüz ritmine bir dans uyduramamıştım.

bir arkadaştan bıkıp çıkmıştım belki, ceplerime duvar tıkmıştım. 
odaları birliğime katmıştım, kapılarım cereyanlara şehit belki.
gerçekliği yok etmek sanılanın yankısını duyduğuma şahit. 

çocukken zorla aldırdığım oyuncak arabaları 
nasıl sürerim diye değil nasıl kırarım diye düşünüyormuşum

bende tanrı geni yok o yüzden kendisi kanım olur ki 
kalkan her uçağa bin ihtimal sunar, biri tutarsa kutla gitsin.

– fatih ceyhan

reelde tanışmıyoruz Ximle | nur alan

-nur alan

SO US | bayram tayyip yaslıca

1

ayaklarım kimsenin iştahını kabartamaz

2

karapeçesinde salya karapeçesinde radyasyon
ekrandaki yüz hiç gülümsemiyor benden mi söz edecek
ekrandaki yüz uçaklar milli kasalar kaba evraklar- karavana

3

ayaklarım diyordum bir ölünün iştahını kabartıyor
klavyede devlet sınırları kuzeyde savaş aleti çocuklar
saçlarında istasyon ışıkları kadar bakır ahşap örgülü odalar
herkesin kalbinde dinleme cihazları tanrılar kumandanlar
-bölündükçe çoğalamam beni ne sanıyorlar

4

erkek elleri hep aynı aygırı büyütür
karanlığı uyandırır tanrıyı uyandırır -ayaklarım karavana

– bayram tayyip yaslıca

Şiir; değildir | emre söylemez


I.
ölülerden ne çıkartabiliriz? 
biraz toz biraz sessizlik
başka? 
rab isteseydi şu mokasenlerden yılanı bile çıkartabilirdik
(güneş batar) 

II.
ölülerden ne çıkartabiliriz
ölüleri kafamızdan çıkartabiliriz
maddeye bizzat temas
platinumu avuçluyorum
kadınıma nasıl dokunuyorsam
elmalara da öyle dokunuyorum 
düşmanıma nasıl bakmışsam
kralıma da öyle bakıyorum
düşünce aralığa söyleyebiliyorum
acının etteki yeri kararırmış. 
gömülmeden önce elmas bir bıçakla
temizlenir yerleri. gözlerine iki altın
kafasına bir çivi. nefret ettiklerine de
verilir birer dişi
rabbe doğru kayboluyor salların
o hazin gidişi

III. 
׺air rab’dan ayrı bir şey söyleyemez, doğal bir hak vermedir bu
׺iir, rab’bı tartışma alanına alabilir; keza her şeyi alabileceği gibi, fakat içine aldığı başkalarına ait bir rab başkalarına ait bir tab’dır.
×rab’bı konuşkan olan olmuyor peygamber. ama rab’bı suskun olan da olmuyor
×dil, doğası gereği kötüdür, yalnız şiirinde özgürleşebilir, dilin özgürleştiği yer kadardır şiir
×kime yenildik de böyle harap doğduk bilmiyorum. bir baton yutuyorum. bir sıçan tükürüyorum. sineğin hayatını kurtarıyorum
×biz bugün şiir denildiğinde tanrılara karşı duran insanın şiirini anlıyoruz
×ki bu lanetli payın olmasaydı, şiirin, insanla bir işi olmazdı
×nedense kutsal bir mayın varmış gibi davranıyoruz. çünkü tekliği tasavvur edebiliyoruz, uyutucudur o
×toplumsal telli savunma hakkı diye bir şey bulduk. sonra kapital. bu öyle bir şey değil, şiir sadece kendini savunacak kadar var
×topluluk olarak benzer ekonomik ve siyasi koşullara sahip diğer ülkelerle paralel şiir tepkisi verirsek bu şiir olmaz
׺iir her yere iner fakat kendine kadar düşmez
׺iir her yere iner fakat müzelere kadar gitmez
׺iir her yere çıkar
׺iir her yerden çıkar
׺iirin emsali yok, her şey şiir olabilir. bu yüzden mülkiyeti olamaz
×sanıldığının aksine kolektif bir çalışmanın ürünlüğünden sıyrıldığı yerde başlar
×öncesi veya sonrasıyla insanlık yaşadığımız bu dönemin şiirini şöyle ansa yerinde ve komik olurdu: alzheimer şiir
×bugün bile, hala. diğer türlüsü gerçek, oysa şiir; olamaz. 

– emre söylemez

el ayak siyaseti | baran sever

berke korkut’a

a) parmak
parmaklar vardır dağlar da
bazı dağlara parmak uzatmak yasak berke
bazı parmakları bazı dağlara yöneltmek
bazı parmaklar yasak bazı bazı dağ demek 

badi parmak vardır berke /güvercin konması beklenir üstüne 
on ekimde barış yazılı pankarta sarılmamış gibi bazı cesetler 

bir yüzüğün sıyrıldığı parmak vardır/ tepsiyle gelen fırlayarak gider
bir yüzüğün terk ettiği parmak /ki en üzgün olan
kalbe giden parmak falan zırvadır berke bilirsin bunu 
bazı topraklarda, yakında burada da 
dört alyans takılır oraya kanun namına 

bazı parmakları siyasilere ezberlet berke korkmayasın
peres’e one minute derken
  kalkan parmakla
gezi’deki çocukları 
                      gösteren parmak aynı

işaret parmağı vardır berke işaret parmağı 
dağları göstermenin yasak olduğu o dağlarla ilişkili olan 
anatomik olduğu kadar politik açıdan da kritiktir onlar
ethem’i vuran memurun tetiğe dokunduğu parmaktır 
emri ben verdim diyenin savurduğu parmak
okulda türkçe bilmeyenin kaldıramadığı parmak
yasaklı parmak da diyebilirsin sen ona /cinayet parmağı 

ceylan’ı bakışsız kılan parmağıdır o devlet elinin 
roboski’ye düşen bombaları ateşleyen parmağı
kürtçe konuşana sus derken dudağa giden parmak /tehdit parmağı
suruç’ta oyuncak kanlayan parmak /şehadet parmağı 

çocuk bedenimin çığlığına savcıların kulak tıkadığı parmak 
kadın bedenime iliştiklerinde hakimlerin göz kapadığı parmak
cizre bodrumlarındaki bebek cesetleri kokar mı berke /burna sokulan parmak varsa 

dört parmağı yan yana r4bia diye bağırır bazılarının
ama rabia naz’ın yaşını göstermeye on bir parmak yeter

on ekimin en küçük barış güvercini veysel 1 /dokuz parmak
ikisinin yaşını toplayınca ali ismail abilerinden büyük olurlar 

b) görüyorum ki çaresizliği hiç tatmamışsınız hayatınızda   
burası
             bizim 
                          değil 
dilek’in cebine para sıkıştıran bakanların ülkesi

beş parmağın beşi bir olur mu hiç berke
söyle kimlerin beş parmağında beş farklı kan izi var 

c) bilekler 
kemerini bağla berke bazı bilekler vardır 
iki yüz elli bin dolarlık saatler vardır üstünde
gözlerini kapat aklından bir sayı tut / on yediyle yirmi beş arasında
bilekler vardır bazı bilekler 
kayyum istemediğin okulunda metal kelepçe sarar onları 

d) kollar
güvenlik güçlerine neden kolluk kuvveti denir anlayacaksın berke
anlayacaksın veli saçılık’ın sağ kolunu alanın devlet olduğunu
kadere bak diyenlerin kimlerle kol kola olduğunu anlayacaksın

e) ayaklar 
ayaklar vardır berke ali ismail’e kadar uzanır onlar
madenci tekmeleyen ayaklar vardır berke 
/ayaklar vardır
tam ortasındaki deliği sahiplenir ayakkabının
badi parmağın sığacağı bir delik ayakkabıda 
yatar baksan görürsün ahparig sokak ortasında 

üç slogan duysa devrim sanar devlet 
kızılay’da kadıköy’de toplaşmak yasak

1: Cumhuriyet Gazetesi, 9 Ekim 2020 Cuma 

– baran sever

Sevgilim Yara Aldım Sana | Şura Aykan

Ağaçlar sallanıyor apartmanlar infilak
Tam şehri sana ispatlayacak gibi oluyorum
ölesim geliyor 
Bi silah atılıyor yaşamak uzandıkça uzanıyor aklımda
Taşıtlarım iş güç sahibi 
Benim uzun süredir adımlarım büyümüyor 
en geniş sınırlarıma ulaştım
Çeldiricilerim zayıf 

Biz seninle ayrı ayrı parmak ucunda yükselip harp edemez miyiz biraz zorlasak
Sana her şeyin yoluna gireceğiyle açılır pencereler 
Bana üç beş saksı çiçeği en erken ölenlerden 
ve birtakım talihsizlikler
Güneşi kaburgamın altına sen batırdın
doğudan
Yan çevirsen kanatırsın hangi kalbi olsa
Yaralarım çok geç iyileşiyor 
Eczanelerin de camını çerçevesini 
kendi canıma çerçeveleyip indireyim
Lafları sıklaştır da yalan girmesin dişlerinin arasına 
Ben şimdi vedaları sevmediğim için kısa kesiyorum
Ya da bunlar hep Ece Ayhan okumaktan oluyor

– Şura aykan

ÖLÜNCE KAYBOLAN SALAKLIK | burak ş. çelik

– bekir dadır

dergi

kafagözdeşiirvar

yakında. çok yakınında.

Latest news

No posts

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yorum gönder